in ward

  1. vesayet altında
içeriye doğru.
A passage leading inward. The door opens inward.
fikrin/ruhun derinliklerine doğru, maneviyata/iç âleme yönelik.
He turned his thoughts inward.
içinde, içerisinde.
ruhen, zihnen, manen.
inward pained.
iç, içe yönelik, kapalı, gizli, açıklanmayan.
He was constantly preoccupied with his inward thoughts
and feelings. an inward passageway.
Adjective
içerideki, içeride bulunan.
the inward parts of the body. Adjective
dahilî, içeriye ait. Adjective
vücut/beden içindeki. Adjective
yurt içi, memleket/ülke içi.
inward tourism. He struggled to achieve inward peace. Adjective
ruhsal, ruhî, manevî, batınî, zihnî. Adjective
kişisel, şahsî, samimî, âşina. Adjective
aslî, esas, doğal, fıtrî, yaratılıştan, zatî, ayrılmaz, zatında mündemiç. Adjective
iç kısım, iç taraf, iç, 2,
inwards
k.d. iç organlar, bağırsaklar. Noun
bir çocuğa vasi tayin etmek Verb
mahkeme vesayetindeki yetim çocuk.